19 Aralık 2013 Perşembe

Türkiye'nin 9. harikası: Kocaeli Hipodromu

Başlığa bakınca Kocaeli-Kartepe'de açılan Türkiye'nin 9. hipodromunu öve öve bitireceğimi sandıysanız, yanıldınız. Başlıkta hem gerçeklik payı hem de ironi bulunuyor. Bugünkü blog yazımda 17 Aralık Salı yani hipodromun açılış günü gittiğim Kocaeli Hipodromu'ndaki gözlemlerimi, düşüncelerimi ve çektiğim bazı fotoğrafları paylaşacağım. 

Uzun zaman önce açılması planlanan ancak tam anlamıyla hazır olmadığı gerekçesiyle açılışı 17 Aralık'a sarkan Kocaeli Hipodromu'na bu kadar ertelemeye rağmen içimde büyük bir heyecan ve mutluluk ile gittim. Okulumun bulunduğu Umuttepe'den 33 hat numaralı otobüsle yaklaşık 25 dakikalık bir yolculuğun ardından önce Halkevi durağına vardık ve ardından 2. ve son vesayet için Kartepe otobüsünü beklemeye koyulduk. Daha önce 213 ve 214 hat numaralarının hipodromun önünden geçtiğini öğrendim ancak gelen 217 hat numaralı otobüsün üzerinde "Hipodroma gider" yazısını görünce saniyeler içerisinde önce duygulandım, akabinde bu duygu sürecini kısa tutup otobüse bindim. Otobüs olayını çok uzattığımı düşünüyor olabilirsiniz ancak Kartepe otobüsüne bindiğim anda gördüğüm manzara beni oldukça etkiledi. İçeride bulunan 30 kişinin yaklaşık 10'unun elinde farklı farklı at yarışı bültenleri vardı (ve sonradan öğreniyoruz ki bülten olmayan 10 kişi daha hipodroma gidiyor) İşte o zaman anladım ki şehir hipodroma gerçekten hasret imiş..

Yaklaşık 30-35 dakika süren ve sonlara doğru "dağın başına hipodrom yapmışlar yiiiaaa" uğultuları arasında Kartepe Hipodromu'na vardık. Ahırlar bölgesinden giriş yaptığımız andan itibaren sağolsun koca bir çamur deryası bizi karşıladı. Giyilen ayakkabılar, botlar çamura battı. Ancak at yarışı tutkusu öylesine kanımıza işlemişti ki ilk koşunun padoğuna yetişebilmek için çamura rağmen koşa koşa gidiyorduk. 


Ahırlar bölgesini geçtim ve padoğa gelmeden önce tribünleri gördüm. Burada Facebook'ta Türkiye Yarışseverler Platformu ile birlikte en sevdiğim 2 at yarışı grubundan biri olan At Yarışı Dünyası sayfasından kıymetli abilerim Emre, Mustafa ve Kuş Ku nicknameli abilerimizle tanışma fırsatı buldum. Akabinde padoğa doğru gittim ve farkettim ki padokta atları görebilmek için çamurlu bir basamağa çıkmanız gerekiyor. Neyse ki girişteki kadar çamur yoktu bu kısımda. Bir kaç dakika sonra birinin "Numan!" diye seslendiğini farkettim ve daha sonra Twitter'dan tanıdığım Batuhan'mış. Tabi kendisinin hipodromun hemen yanıbaşındaki At Antrenörlüğü bölümünde okuduğunu bildiğimden karşılaştığımıza şaşırmadım, ev sahibi sayılır.



Türkiye'nin 9. hipodromu'nda ilk resmi koşu koşuldu ve Anna Alexandra galibiyete uzandı. Sonrasında Canberktay, Çürüksulu, Nazarat, Zu Vere, Göreme ve Have A Nice Flight, Kocaeli'nde ilk günün diğer galipleri oldular. İlk gün koşular yerine daha çok ortam hakkında konuşmayı tercih ettiğimden kazanan ve kaybedenlere pek değinmek istemedim. Ancak pistin tv'den ve hipodromdan koşuları takip eden yarışseverler için seyir zevkinin gayet yüksek olduğunu söyleyebilirim. Gerçi tam olarak ne demek istediğimi anlamayanlar olabilir, normaldir. Ancak benim "seyir zevki veren pistler" ve "izlemesi dahi eziyet olan pistler" şeklinde ayırdığım iki kategori var. Kocaeli-Kartepe daha ilk günden "seyir zevki veren pistler" kategorisine girdi benin gözümde. 



Koşulara değinmeyeceğimi söylemiştim ancak Canberktay kazandıktan sonra padoktaki asil duruşu, Nazarat kazandıktan sonra padokta koşuyu kazanan kısrağa olan sevgisini gösteren Sayın Erdinç Düzarat ve önceden kazanacağını tahmin ettiğim Göreme'nin koşu öncesi padoktaki kendine güvenen tavırları dikkatimi çekti.



İlk gün için dikkat çeken noktalardan birisi de hipodroma gelen yarışseverlere yapılan ikramlardı. Olabildiğince hijyenik bir şekilde sunulan sıcak çorba, piyaz ve köfteler oldukça lezzetliydi. Her ne kadar ben aldığımda kalmamış olsa da baklavanın da güzel olduğu söyleniyordu. Bunun yanı sıra yemeğin ardından sınırsız çay, kahve ve meşrubat ikramları için fincan ve cam bardakların getirilmiş olması bile yarışsevere o gün için gösterilen ilginin ne denli güzel olduğunu gösteriyor. Çaylara atılması için toz şekerin yanında tatlandırıcının dahi bulunması konusuna hiç girmiyorum bile. Çok ince düşünülmüş.

Gişeler konusuna gelirsek oldukça eski tip bir kaç makinenin bulunduğunu farkettim. Kupon yapmak için kalem alamıyorsunuz çünkü yok. Kuponu yatırdığınızda makine bazı atları almıyor ve bunu söylediğinizde "makine eski, ben ne yapayım?" cevabını da alabiliyorsunuz ancak ilk günün günahı olmaz misali bunu görmezden gelebiliriz diye düşünüyorum. 

Hava beklendiği gibi soğuktu Kartepe'de. Zaman zaman çiseleyen yağmurla birlikte soğuğa karşı alınan önlemler de arttı tabi. Özellikle padokta bir atın üzerine koşu sonrası üşümesin diye battaniye örtülmesi beni hem şaşırttı hem de hoşuma gitti açıkçası.




Hipodromda tuvalet ihtiyacınızı gidermek zorunda kaldığınız durumda ise işler biraz karışıyor. Çünkü benim gördüğüm kadarıyla tuvalet yalnızca gişelerin bulunduğu binadaki büfe tarzı bir kır kahvesini andıran yerde bulunuyor ve inanmayacaksınız lakin kapısı yok. Evet, bildiğiniz erkekler tuvaletinin kapısı yok. 

Tek tribün olması ve full dolduğundan yer bulamamanız, padoktan piste olan kısımlardaki şantiye görüntüsü vs. gibi olumsuzluklar var ve bana göre olması da doğal. Bu yüzden bütün yazı boyunca yapılan olumlu bir şeyi olumsuz hâle getirmeye çalışmayacağım. 

Dikkat ettiğim kadarıyla ilk gün yarışseverlerin en çok Remazan Kaya ve Hakan Cantınaz'a ilgisi vardı ve sürekli fotoğraf çektirmek istediler. Bu istekleri geri çevirmemiş olacak ki ne zaman baksam bir kameraya poz veriyordu yarışseverlerle birlikte özellikle Remazan Bey.

Yazıyı daha da uzatmak istemiyorum aslına bakarsanız, çünkü olumlu ve olumsuz yanlarının ilk gün için hangisinin daha ağır bastığının farkına 3 gün geçmesine rağmen hâla varamadım. Bu yüzdendir ki ben bu kez biraz daha pozitif olup, ilk günün günahı olmaz diyenlerdenim. Zamanla Kartepe'nin başa güreşecek hipodromlardan biri olacağına olan inancım tam. Her ne kadar kışın ortasında yarış takviminde yer alacak olması benim aklımı karıştırsa da bu soğuğa rağmen yarışseverlerin hipodromu pek de boş bırakmayacağı kanaatindeyim. En azından ben 2-3 haftada bir gideceğimden neredeyse eminim.




Ülkedeki en güzel spor at yarışıysa, boş zamanlarda gidilesi harika yerler hep hipodromlarsa sen de hoşgeldin Türkiye'nin 9. harikası! Nicelik değil, nitelik önemli evet ama nice 9'lara, 19'lara, 29'lara diyelim artık.. 

Kocaeli Hipodromu'na gitmek isteyenler için son söz: çizmelerle gidiniz efenim..









  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder