5 Aralık 2014 Cuma

Hayaller, hayatlar ve atlar

"İnsan, alemde hayal ettiği sürece yaşar." demiş Yahya Kemal. Yaşından, çevresinden, ırkından, dilinden bağımsız hayal kurar. Her zaman maddiyat ile ölçülemeyen bu hayallerin insana verdiği inanç ve yaşama tutunma sebebi ise aşikardır, asla yadsınamaz. Hayata karşı tutunma nedenimizdir bazen hayallerimiz. Bazense gerçekleşmeyeceğini bilsek de beyin fırtınasıdır tüm yaptığımız ve her biri varsayımlardan ibarettir. Ancak bildiğimiz tek şey vardır; o da insanın var olduğu sürece hayal kurmaktan hiç vazgeçmediğidir. 

Çocukken başlayan hayaller, günler geçtikçe yerini başkalarına bırakır. Gerçekleşmeyenleri bi' kenara ayırıp, yenisinin peşine düşeriz. Bazen bir çocuk için futbolcu olmaktır en büyük hayal, bazense bir anne-baba için ailesini mutlu edebilmek. Ben de defalarca hayal kurdum her çocuk gibi, kendimi bildim bileli. Beden Eğitimi dersinde rövaşatayla gol atmaktı kimi zaman hayalim, kimi zamansa dersin erken bitmesiyle eve erken dönebilmek. İnsan yaşa göre hayal kurardı sonuçta ya öyle değil mi? 

2002 yılından itibaren ise hayallerin alanı farklılık gösterdi bu yazıyı yazan çocuk için. 1984'ten beri yarışsever olan bir babanın oğlu olarak sevdanın rengi 12 yıl önce değişti. Atlarla ve at yarışlarıyla tanıştı. İnsandan sonra yaratılmış en kusursuz varlıkları, çoğu insandan ise daha asil canlıları yani atları tanıdı. Arkadaşları Pokemon'dan Pikachu'yu kahraman görüp, Ash Ketchum'a hayran iken bu çocuğun kahramanı Grand Ekinoks'du, Özgünhan'dı kendi küçük dünyasında, bunu kim anlayabilirdi?

Önce jokey olmak istedi fiziksel koşulları düşünmeksizin. Sonra bir at sahibi olup tribünlerde avazı çıktığı kadar bağırmak, zafer çığlıkları atmaktı istediği. Günler, haftalar, aylar geçti. Bir TV reklamından Dubai World Cup reklamını duydu çocuk. Jeneriğinde "Dünyanın en iyi atlarından Viva Pataca koşacak, Curlin koşacak" deniliyordu. Merak etti, çünkü bildiği küçük dünyasının büyük atları bu isimler değildi. GS-FB maçı için babasıyla gittiği mahalle kıraathanesinden dönüp, izledi yarışı. Curlin isimli yarış atı çok uzak kazanmıştı. Artık bir başka şampiyonla daha tanıştı, merakı iyiden iyiye ülke sınırlarını aştı. Aynı sene içerinde babasına yaptığı yoğun baskı sonucunda bir sömestr hediyesi olarak masaüstü bilgisayarı aldı. Artık küçük dünyasını genişletip, yurtdışındaki atları ve yarışları da takip etmeye çalıştı. O dönemde lisedd aldığı İngilizce eğitimi sayesinde yavaş yavaş bunu başardı.. Rachel Alexandra'ya aşık oldu, gece yarılarına kadar Zenyatta'yı Curlin'i bekledi.

Bir kaç sene sonra ise artık bu genç ilk hayaline kavuştu. Arkadaşlarının  gözünde hobisi, kendisine göre ise yaşam biçimi bir anlamda mesleği oldu.. Ama hayaller bitmedi, bitmezdi.. Verilen görevi her zaman layıkıyla yapmaya çalışan genç, zaman zaman önüne çıkan engellere rağmen değer verdiği insanların da destekleriyle vazgeçmedi.. Kimi zaman alay edenlere şahit oldu, kimi zaman saçma damgalar yedi ama pes etmedi. "Hayallerin peşinden koşmak için biraz daha çaba gösterelim, en azından ileride vicdan yapmayalım be" diye içerledi.

21 yıllık hayatının son 12 senesini ayırdığı (arkadaşlarının ve ailesinin tabiriyle gençliğini hatta çocukluğunu uğruna feda ettiği) sözde hobi ama aslında yaşam biçiminin tek bir gününde dahi pişmanlık duymadı. 12 yılda ne zaman sinirlense ne zaman üzülse onu en çok atlar dinledi. Onlara bağırdı, hiç bir suçları olmadığı halde sinirini atlardan çıkarmaya çalıştı. Ve her seferinde azalan sinirini stresini onlara borçlu oldu. Onu üzenleri hep atlarla unuttu. 

Belki topu topu 21 yıl yaşadı bugüne kadar, belki 12 yılını ayırmasa çok daha mutlu olurdu. Belki çoğuna göre dediği hala önemsiz bir çocuk, belki de olgun davranmaya çalışan at yarışı sevdalısı bir yetişkin. Ama şu bir gerçek ki değer verdiği insanların üzüntüsüne ortak olmaya çalışırken kendini unutan gencin hayalleri hiç bitmedi. Hayal kırıklıklarının çok olduğu dünyada, en ufak bir hayalin verdiği haz halen paha biçilemezdi. Belki bu sevgiyi abarttı, belki doktora gidip psikolojik tedavi görmesi gerekli.. Ama insanların bizlere tattırdığı genelde mutsuzluk ve umutsuzluk olurken; hırs ve rekabetçi özellikleri ile en asil varlıklar hep bu açığı kapattı. Çünkü bizim mutsuzluğumuz, atlar start hakemi emrine girene kadardı..

Numan.
 
Aralık 2014