5 Şubat 2013 Salı

Kendi söküğünü dikemeyen terzi

 "...İnsanın kendi zavallılığından sıyrılması çok güç bir işlemdir. Ama insan bu, bir kez bu zavallılıktan sıyrılmaya görsün, o zaman yaşamı kendi egemenliği altında alabilir. İşte böylesi bir egemenliği bir iki kişiye daha anlatmak için yazılır ya da kendi kendine kanıtlamak için. Çünkü insanın kişisel özgürlüğü, kendi dünyasına egemen olmasıyla başlar. Dünyasına egemen olan insan, acıları coşkuya, bunalımı yaratmaya, sevgisizliği sürekli aşka dönüştürebilir.."  - Tezer Özlü


Kitap okumam, hatta nefret ederim. Yukarıdaki sözü de Vikisöz'den aldım. Evet burada size kitap okuyormuş gibi bir hava yaratmak istiyormuşum gibi gelebilir ama öyle bir düşüncem de yok. İnsanlar böyle edebi şeyleri okumayı severler diye düşünüyor herkes, ben de öyle bir hava yaratmak istedim başlarken. Bunları niye söylüyorum onu da bilmiyorum. Bildiğim tek şey var o da hiç bir şey bilm... ŞAKA ŞAKA öyle geyiklere de girmeyeceğim. Bildiğim tek şey var o da Tezer Özlü'nün bu paragrafının benimle uyuştuğudur. 


Arkadaşının bir sorunu olur, konuşacak birini ararlar, sen dersin "anlat, çözüm bulalım", zar zor ikna edersin, anlatır ve sen de çözüm bulursun. Bazen çözüm işe yarar bazense maalesef fayda etmez. Ben genelde bu çözümleri bulan kişiyim. Bu bir ukalalık değil. Empati kurmak konusunda iyiyim sadece, o kadar. 


İlkokuldan beri samimi olduğum ya da olmadığım bir çok arkadaşımın problemi olur, kendimi huzursuz hissederim onunla birlikte ve soruna çözüm bulmak isterim. Bu benim için bir alışkanlık oldu artık ve gayet de memnunum aslında bu alışkanlık konusunda. Ne güzel yani arkadaşının mutsuzluğunu engellemek falan. Belki de bu yüzdendir ki bugüne kadar tek bir arkadaşımla bile kavga etmememin sebebi. Empati kurmak ve mutlaka bir çözüm arayışına girmek.. En uzun küslüğümün 3 gün sürdüğü bir hayat yaşamamın nedeni büyük ihtimalle bu. 


Evet arkadaşlarımla hiç küslük yaşamadım ve yaşamak da istemem elbette. Fakat bir yerden sonra Tezer Özlü'nün sözüne yaklaşmaya başlıyor insan. Arkadaşlarının problemlerini çözerken bir anda kendi zavallığından sıyrılamaz hâle geliyorsun. Terzi kendi söküğünü dikemez misali.. Normalde çok derin düşünen, kişisel olaylara çok vakit ayıran biri değilim. Hobilerim vardır pek çok. Çok romantik biri olmamakla birlikte sürekli aşktan ya da kişisel meselelerinden bahseden insanları da pek sevmem. (böyle de Esra Erol'un programına katılan aday gibi oldu sanki) Fakat bir yerden sonra eğer zamanın gerçekten boşsa bunalıyorsun, kendine zaman ayırmak istiyorsun. Bu çok nadir olsa da oluyor sonuç olarak. Yazmayı severim ama kendimi yazmayı değil.. 


Anı yaşayan biri olamadım hiç bir zaman. Herkese stres yapma diyen fakat en çok stresi kendi yapan, plan yapmadan, paranoyak olmadan yaşayamayan birisi olmak.. Bazen o kadar plan yapıyorum ki (sizin deyiminizle hayal kurmak) gerçekleşmeyeceği hâlde paranoyaya kapılıyorsunuz. Mesela şu an. Çok abartma diyeceksiniz ama belki de bu yazıyı 15-20 sene sonra eline iPhone 20S'ini alan kızıma, benim bu blog yazımı bulursa eğer, ona bunu nasıl açıklayacağımı düşünüyorum şimdiden. "Baba burada ne demek istedin acaba? Neden stres yapıyorsun, neden paranoyaksın?" diye sorduğunda ne cevap vereceğim onu dahi düşünüyorum. Plan güzel ama abartmamak lazım, biliyorum ama..

Neyse çok yazdım. Dediğim gibi kendim hakkında yazmayı hiç mi hiç sevmem. Siz de bunu benim değil de başkasının bir günlüğüymüş gibi okursanız daha iyi olur. Ya da hiç okumayın diyeceğim ama bu satıra kadar geldiyseniz bunun için biraz geç kalmışım demektir. Neyse kalın sağlıcakla, ben arkadaşlarımın sorunlarına çözüm üretmeye ama kendi söküğümü dikememeye devam edeyim..


Şey..pardon.. bu yazıda dikkat ettim de hiç at yarışından bahsetmemişim. İlk kez at yarışından bahsetmeden bir yazı yazacaktım az kalsın. Bazıları için "illet" bazıları için "keyif" olan benim için hayatımın en önemli aşamalarından, alışkanlıklarından biri olan "at yarışı"ndan bahsetmeden de olmaz. Hobiden de öte bir alışkanlık, bir yaşam stili.. Belki akrabalarımın dediği gibi bir "bağımlılık" ama ben mutlu olduğum bir bağımlılığı da bırakmamakta kararlıyım. 


Öyle işte..  Bir an önce iyileşmesini istediğim Müslüm Baba ile bitirelim bu ilk ve muhtemelen son günlük yazımızı da.. Hadi eyvallah..










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder